Erbakan partisinin Aylık Olağan İl Başkanları toplantısı öncesi yaptığı açıklamalarda şu ifadelere yer verdi Yeniden Refah lideri Erbakan en önemli beka meselemizin eğitim ve öğretimin tam bağımsız hale gelmesi ve millileştirilmesi olduğunu, hala yürürlükte olan ve Amerikan Emperyalizminin ürünü olan Fullbright Anlaşmasının ülkemizin bağımsızlığına yönelik en büyük tehdit olduğunu belirtti.
Deprem gerçeği
Ülkemizin deprem kuşağında olduğu gerçeğinden dem vuran Erbakan, Deprem vergilerinin en verimli şekilde ve yerinde kullanılması son derece önem arz ettiğini, 'Kentsel dönüşüm' projeleri rantsal dönüşüm projelerine dönüştüğünü, İmar planlarını hatalı yapan, kanuna aykırı davranan, denetlemelerde partizanlık yapan, dürüst davranmayan, yapı denetimlerini uygun şekilde kontrol etmeyen sorumluların; bu felaketlerde, can kayıplarında vebale ortak olacaklarını ve her konuda olduğu gibi depreme hazırlık konusunda da önce ahlak ve maneviyat şuurunun yerleşmesinin önemini burada bir kez daha hatırlatmak istediklerini vurguladı.
Borsa İstanbul'un Yüzde 10 satışı
Borsa İstanbul'un yüzde 10 hissesinin Katar'a devri ile ilgili de değerlendirmede bulunan Erbakan, "Varımızı yoğumuzu satarak veya millete yük yükleyerek değil Allah'ın ülkemize vermiş olduğu nimetleri kaynağa dönüştürerek kaynak üretmek ve bunlar ile millete hizmet etmek mecburiyetindeyiz." ifadelerini kullandı.
Satış işleminin şeffaflık ilkesine aykırı şekilde gerçekleştirildiği eleştirisini yapan Erbakan, "Maalesef AK Parti Hükümeti 18 yıldır kaynak ihtiyacı sırasında izlediği politika yeni vergiler üretmek, mevcut vergileri arttırmak, zam yapmak, eldeki varlıkları satmaktan başka bir şey olmamıştır. Ve bununla birlikte iç ve dış borçlanmaya giderek borçlanmamızı arttırmaktır. Borsa İstanbul'un yüzde 10 hisselerinin satılması da millete artık yük yüklenemeyeceği için, borçlanmaya da gidilemeyeceği için eldeki kalan son varlıkları satma yoluna gidilmesidir. Bu nedenle hükümete uyarıda bulunuyoruz artık bu yolun sonu çıkmaz sokaktır. Ayrıca bu satış şeffaflık ilkesine de uygun değil. Hisselerin hangi şartlar ile satıldığı, ne kadar bedelle satıldığı hiçbir şekilde kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Ancak kesin rakam bilinmemekle birlikte Borsa İstanbul A.Ş. yüzde 10'luk hissenin tahmini olarak 150 ila 200 milyon dolara satıldığı ifade edilebilir. Bu noktada şu gerçeği de hatırlatmamız gerekir ki bu satış, Kasım ve Aralık aylarında faiziyle birlikte 11 milyar dolar, önümüzdeki 1 senelik süreçte 170 milyar dış borç geri ödemesi yapmak zorunda olan Türkiye ekonomisinin derdine derman olamaz. Bir başka deyişle bu satıştan elde edilen gelir borç- faiz ekonomisi canavarının dişinin kovuğuna yetmez." şeklinde konuştu.
'Bir devletin itibarı memur ve işçisinin yaşam standardıyla ölçülür'
TÜİK'in Kasım ayında açıkladığı yıllık enflasyon oranı yüzde 11.9 olarak gerçekleştiğini hatırlatan Erbakan, milyonlarca memura verilecek zam oranın aslında zam olmadığını, memurun alım gücünün her sene eridiğini, memur maaşlarının; açıklanan gerçek olmayan enflasyon rakamları altında ezildiğini ifade ederek, "Yeniden Refah Partisi olarak buradan Hükümetimize sesleniyoruz; Bir devletin itibarı makam araçlarıyla, makam uçaklarıyla çarkıfelek meyveli resepsiyonlarıyla değil emeklisinin memurunun yaşam standartlarıyla ölçülür. Yeniden Refah Partisi olarak emeklimizin, işçimizin, memurumuzun, öğretmenimizin yaşadğı sıkıntıların farkındayız. Biz de aynen 54. Hükümette Erbakan hocamızın yaptığı gibi iktidara geldğimizde ilk senemizde işçimize memurumuza emeklimize yüzde 50 yapacağımızın sözünü veriyoruz." dedi.
'En önemli beka meselemiz eğitim ve öğretimin millileştirilmesidir'
Basın açıklamasının devamında 'En önemli beka meselemiz eğitimiz sistemimizin dış müdahalelerden bağımsız gerçekten milli bir eğitim sistemi olması hususudur' diyen Erbakan, ülkemizde hala yürürlükte olan Fullbright Anlaşması'nın milli yapımıza ve bağımsızlığımıza yönelik en büyük tehdit olduğunu söyledi.
'Eğitim sistemimiz Amerikan Emperyalizmine teslim edilmiştir'
Erbakan konu ile ilgili şunları kaydetti:
"Ülkemizin içinde bulunduğu darboğazı bir fırsat olarak gören ABD, CHP'nin Tek Parti iktidarı olduğu 27 Şubat 1946 tarihinde Türkiye ile bir kredi anlaşması imzalıyor. Tarihe Kahire Anlaşması olarak geçen bu anlaşmaya göre Türkiye'ye bir miktar borç vermesi karşılığında Amerika'nın eski demode 2. dünya savaşı artığı teçhizat ve askeri malzeme satılması kararlaştırılmıştır. Maalesef anlaşmanın içerisine yerleştirilen asıl zehir ile Milli Eğitim Bakanlığımız Amerikan Emperyalizmine adeta teslim edilmiştir. Yine bu anlaşma doğrultusunda 1950 yılında yapılan yeni bir anlaşma ile 'Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşması yani Fullbright Anlaşması ile Milli Eğitimimiz dış güçlerin vesayetine teslim edilmiştir. Bu anlaşma ile Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu yani 'Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu' kurulmuştur. 4 Türk ve 4 Amerikan vatandaşından oluşan bu komisyonda son karar merciği olarak ABD Büyükelçisi ve daha da ileri sorunda ABD Dış İşleri Bakanlığı olarak belirleniyor. Yani Milli Eğitimimizi ABD Dış İşleri Bakanlığına bağlamış oluyoruz. Yine bu operasyonlar doğrultusunda Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Milli Eğitimi Geliştirme Komisyonu adı altında bu sefer büyük çoğunluğu Amerikalılardan oluşan bir komisyon daha kuruluyor. Ve sözde Milli Eğitimi Geliştirme Komisyonu'nun yıllar içerisindeki marifetiyle ilkokul, ortaokul, lise ve hatta üniversite eğitiminin içi boşaltılıyor. Ahlaki ve manevi eğitim önceliğinden uzak materyalist eğitim müfredatı dayatılıyor. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı kuruluşu kısa adı Pisa'nın öğrenci kalitemize verdiği notlar ortadadır. Öğretim kalitesi açısından 130 ülkeden 97. sırada olduğumuzu ortaya koyan Dünya Ekonomik Forumu raporu ortadadır. Türkiye 21. asra geldiğimiz şu günlerde eğitim kalitesi açısında Kamboçya, Nikaragua ve Tanzanya ile aynı seviyede bir eğitim kalitesine sahiptir. Yine Amerikan kontrolündeki bu komisyonun üniversitelerimizi getirdiği seviye ortadadır. Dünyada İlk 500 üniversite içine çoğu yıllar üniversitelerimiz girememektedir. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak öğrenci, akademisyen, eğitimci değişim programı gibi lanse edilen Fullbright Ekonomi Eğitim Anlaşmasının asıl amacının Milli Eğitim Sistemimizi kontrol etmek ve Amerikan menfaatlerine dış güçlerin menfaatlerine uygun hale getirmek olduğunu altını çizerek ifade ediyoruz. Hükümetimiz tarafından 16. sının deneneceği açıklanan yeni eğitim sistemimizin hayata geçirilmesinden önce Amerika ile yapılan söz konusu anlaşmanın bir an evvel yırtılıp atılması gerektiğini ifade ediyoruz.
Cumhurbaşkanına kritik çağrı: Bu anlaşmayı iptal edin
Buradan Cumhurbaşkanımıza da sesleniyoruz; eğitim ve kültür alanında başarısız olduklarını itiraf eden Cumhurbaşkanımıza diyoruz ki her şeyden önce eğitim ve öğretim sistemimizi müfredatımızı gerçekten milli Bir hale getirin, Amerika ile yapılan bütün bu anlaşmaları bir an evvel ortadan kaldırın. Fullbright Anlaşması hala yürürlüktedir ve Amerika veya dış güçlere bugün veya yarın istedikleri müdahaleyi yapma imkanı açıkça sunmaktadır. Fullbright Anlaşması her yıl birkaç yüz öğrenci akademisyen göndermek adına 27 milyon öğrencimizi ifsad eden geleceğini karartan akıl dışı bir anlaşmadır. Milli Görüş'ün temsilcileri olarak biz çok iyi biliyoruz ki bir ülkenin asıl zenginliği topu tankı tüfeği değil Milli ve manevi değerlerine bağlı ilim sahibi evlatlarıdır. "
Henüz kimse yorum yapmamış, ilk yorum yapan siz olun.