URFAM

Hatice URAL IZGÖRDÜ

Hatice URAL IZGÖRDÜ

Urfa da yaşamak zor şartların memleketi diye bilinir. Hep birilerine bağımlı sorumlu yaşarsınız. Evli bekar hiç fark etmez. Hiç kimse kendi başına buyruk yaşayamaz, karar veremez hatta sevemez ve evlenemez. Akraba evliliğinin ön planda olduğu kız veya erkek olsun fark etmez yaşına uygun ailede biri varsa aile büyükleri karar kılmışsa söz düşmez evlenecek olanlara. Erkek belki somurtarak itiraz etme şansına sahip ama kızın babasına, abisine, ablasına hatta annesine verilen karardan dolayı  bir şey diyemez. Baba bırakın kızına sormayı eşine bile sormadan evet demiştir bile. Yıllarca aynı ortamda bulunduğu abi gördüğü birine söz kesilmiştir artık.  Ayrıca akraba olmasa da yine karar gençlere bırakılmaz. Erkek annesi gider kız bulur, çevreye sorar ister. Hatta görücü uslu evlilikte kızı gelinlik çağına gelmiş anneler hep kızına bunu der ne yatisan kah evi sil süpür bi Müslüman gelir çat kapı der.  Çünkü hiç tanımadığın biri kapını çalar misafir kabul edim siz der içeri girer. Kimin kızı olduğu sorulur. Kendilerince temiz aile soylu aile olması lazım. Kişilik değil, kalıp önemlidir. kız evi de araştırır denk bir aileyse vermiştir. Zaten kıza sorulmaz çünkü o ne bilecek kendisi için hangisi iyi . Babası, dayısı ve  amcası var. Eğer aldığı kızın ailesi  biraz ileri görüşlü ise oğlan gidip bir  kahve içimi kızın evinde misafir olur belki kızı görür.

Kız ise bu arada  bakabildi mi içine sindi mi iki kelime etti mi onun önemi yok gördü işte.  N olacak kör değil, topal değil . Genelde anneler bunu der Urfa da önemli olan ailesi  ve  maddi durumu. Çünkü sadece bu durumda  maddiyat önemlidir. Yani sanki gençler değil aileler evleniyor. Ya düğünden önceki hazırlıklara ne demeli baştan sona reklam ve şatafat. Kız evinden kesim kağıdı gider  bu bir gelenektir.  Bismillahirrahmanirrahim diye başlar önce altının miktarı sonra geline kaç kıyafet kaç çift ayakkabı alınacak sıralanır ve kendisinin kızına vereceği çeyizi yazar . Altının standardı vardır.  Orta halliyse 30 bin civarında, durumu iyiyse bu rakam 2 veya 3 le çarpılır. Altın hafif kalır elmas devreye girer . Alım satım işi bittikten sonra erkek tarafının büyükleri sayginları kız evine gider. Hem tanışma hem teşekkür etmek adına.   Kız evi hazırlıklar yapar. Çiğ köfte ,meyve hazırlar.  Erkek tarafı da tatlı getirir . Artık söz kesilmiş olup düğün günü kararlaştırılır. Düğün dernek biter  gelin kaynana faslı başlar. En ufak bir tartışmada :  oğluma layık mıydı kurban olum Allah’ın kaderine der. Sanki kendisi gidip istemedi aile büyükleri teşekküre gitmedi. Oda ayrı bir muamma... 

Sorumluluk konusunda Urfa’da bazen öyle bunaltıcı bir hal alırdı ki. Bekarsan ailene, evliysen eşine yani  illaki birilerine hesap verirsin. Hiç biri yoksa komşuna verirsin hesabını. Mutlaka biri senden sorumludur. Kim evine geldi gitti,  sen ne zaman geldin çıktın bilir. Çünkü  Urfalıda merak vardır

Batılı gibi değildir Urfalı. Seni yolda gören bir  batılı AA merhaba canım nasılsın der gider.

Ya Urfalı direk nere gidisen bele önce onu de hele der hesap sorar. Bu merak her zaman kötü değildir. Sorumluluk hissidir ama çoğu zaman bunaltıcı gelir. Fakat  batıda evini hırsız taşısa kimse karışmaz sormaz eşi döver öldürür kimse duymaz en fazla polis çağırır .  Bu  yüzden değerlerin kuralları bunaltıcı da olsa koruma iç güdüsü her zaman hissettirir insanın üzerinde. Örneğin kocası kadına hakaret ederse kimse kayıtsız kalmaz. Komşular gerekirse evin kapısını kırar kadına sahip çıkar. Adam utanır günlerce evine gizli girer çıkar yüzü yoktur.

                Rahmetli annem anlatırdı hep. Ben küçükken dayım hacdan gelmiş annemle dayımlara gitmişiz .Annem meşgul demek ki ben oradaki çocuklarla tetirbe yani çıkmaz sokak kabaltida kuzenlerimle beraber kapının önünde oynuyoruz. Çocuklardan  biri beni dövmüş ağlıyormuşum . Oradan babamın halası kızı Zemzem abla geçiyormuş. Beni ağlarken görünce anneme izleniyor (söyleniyor). Abisi hacdan geldiği ya uşağı sokağa salmış haberi yok. Orada ki çocuklara kızıp beni teselli edip gel kızım gel annemin umurumu elimden tutup kendisiyle beraber dişçiye götürüyor. İsi ne kadar sürdüyse artık bilemem yanından ayırmadı. Zavallı annem yokluğumun farkına varınca  sarıyor bir telaş arıyor beni. Babamdan ayrı korkuyor ona ne cevap vereceğim korkusu.  Çocuklardan sorar ,  bir kadın götürdü diyorlar   anneme . Bilmiyor ki Zemzem ablayla beraberim.  O zaman telefon yok, bu kadar araç yok annem perişan bir halde. Uzun ve çaresiz bir  bekleyişten sonra ben Zemzem ablamla beraber tedirbe nin başında gözükünce  annem hem seviniyor hem korkuyor . Zemzem ablaya bir laf etmek ne haline sen nasıl kızımı alıp gidersin içeri girip bana teslim edeydin diyebilir mi.  Babamın halası kızı yani büyük görümce kıdeminde . Daha kendisi korkuyor ya babama kendisini şikayet ederse karın kardeşinin hac evi hizmetinde çocuk sokakta ağlıyordu diye...

işte bu zorlukların şehridir Urfa. İçinde ki şartların ağırlığına rağmen .

Kimi yazın sıcağına yanar .

Gurbetteki Urfalı ise hasretine özlemine yanar.

Çünkü kendimden biliyorum.  23 yıl hasret kaldım memleketime. Nerede bir 63 plaka görsem iç çeker hasret kokardı URFAM 



4 Kas�m 2017 Cumartesi 12:03

http://www.urfa63haber.com/yazar/urfam-890.html