Milli iradeye ve kendi komutanlarına karşı isyan eden silahlı Cuntacıların ,silahsız sivil vatanseverler tarafından yakalanarak kontrol edilme ve teslim alınma olayının tekniğini, dünya medya, haber ajansları ile birlikte politeknik uzmanlarının da hala gündeminde tazeliğini koruyor...
Dünya siyaset bilim otoriteleri, Türk milletinin hıyanet şebekelerine karşı gösterdikleri sivil direnişi ve bu direnişle topu, tankı, uçağı, yenerek teslim aldıktan sonra, gerçek Türk silahlı küvetlere teslim ediliş başarısını, dünya demokrasisi adına sivil halkın zaferi olduğunu saygı ile bahsederken, iç politikada kimi muhalefet gruplarının oy uğruna, bu olaya zoraki bahanelerle farklı yaklaşımlarını esefle müşahede etmekteyiz..
Türk milletinin saf ve temiz iradesine zorunlu sıralama listeleri ile seçilen bu yeteneksiz ve alelade insanların TBMM'ye parlamenter olarak seçilmelerini sağlayan, parti seçim ve liste düzenleme aşamasındaki bu işleyiş biçiminden veya hileli desiseli Genel Başkanlık koltuğuna oturmaları, seçmen olarak oy kullanan milletimizin, bu tür zoraki liste düzenlemelerini, beğenmediğini sağır sultan bile duyarken, parti liderlerinin, bu duyarsızlıkları ehli vicdanın bakış açısı ile değerlendirildiğinde; halk olarak vicdanımız sızlıyor, peki onların vicdanları sızlamıyor mu? Veya utanmıyorlar mı ? Dünya emperyalizmine meydan okuyan Sayın Cumhurbaşkanını bu güçlere karşı jurnallemek onu yalnız bırakmak, övündükleri o asıl kanlarında mevcut olan özgürlük asalet ve namus anlayışına yakışır mı?....
Yazıklar olsun..
Tarihçilerin ileride bu konuları nasıl yorumlayıp yazacaklarını şimdiden merak ediyorum...