Tokatın Turhal ilçesinde sıra dışı bir isim Dursun Çevik ile bir araya geldik. Okumayı, bilgiyi, ilmi kendisine rehber edinmiş bu doğrultuda üniversiteler bitirmiş Dursun Çevik ile bitirdiği üniversiteleri, okumaya dair çalışmaları hakkında konuştuk. Dursun Çevik, Evimde en çok sevdiğim yer kütüphanemdir. Çocuklarıma miras bırakacağım en değerli hazinemdir dedi.
Öncelikle hocam sizi tanıyabilir miyiz?
48 yaşındayım. Tokat'ın Pazar İlçesi Dereköy kasabasında doğdum. İlkokulu Dereköyde okudum. Zile İmam Hatip Lisesini ikinci sınıfta terk ettim. 18 yaşımda Köy Hizmetlerinde işçi olarak Çalışmaya başladım. Askerliğimi Şırnak Cizrede yaptım. 1998 yılında Köy Hizmetlerinde Milli Eğitim Bakanlığına Hizmetli kadrosuyla haksız bir şekilde geçiş yapmak zorunda bırakıldım. Milli Eğitim kendi bünyesinde açmış olduğu görevde yükselme sınavında yüksek puan alıp genel idari hizmetler sınıfına memur olarak atandım. Sonra VHK kadrosunu atandım. Daha sonra kurum içinde yapılan Şeflik sınavını kazanıp Zile Milli Eğitim Müdürlüğüne şef olarak atandım. Annemin ve babamın bakıma muhtaç oldukları için Doğduğum köydeki okula, şeflikten istifa ederek bir alt görevle atandım.
Tabi bu süreçler içerisinde yarım kalan öğrenim hayatımı tamamlamak liseyi dışardan bitirdim. Sonra Açık Öğretim Fakültesinde önce 2 yıllık sosyal bilimler bölümünü bitirdim. Sonra gene açık öğretim fakültesinde 4 yıllık Sosyoloji bölümünü bitirdim. Süleymaniye Vakfı bünyesindeki 2 yıl uzaktan eğitim veren SUSEMde İslami İlimleri bitirdim. SUSEMi çok önemsiyorum. Çok değerli hocalardan ders aldım.Sonra oğlumla birlikte girmiş olduğumuz üniversiteye giriş sınavını kazandım. Ben Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Edebiyat Tarih bölümünü ikinci öğretimi, oğlum ise aynı Fakültenin Sanat Tarihi bölümünü kaydımızı yaptırdık. Oğlumla bazen aynı derslere giriyoruz ve bu beni gururlandırıyor. 3. sınıfa devam ediyorum. Ayrıca Pedagojik Formasyona devam ediyorum. Bu sene Çift Anadal programında Coğrafya bölümüne de devam ediyorum. Bir yandan da Açık Öğretim Fakültesi İlahiyat bölümünde okuyorum.
Okuma serüveninizden söz eder misiniz?
Babam öğretmendi. Kitaplara yabancı değildim. Ama evimizde bulunan kitapların, küçük yaşta olmama sebep dili ağırdı. Ve konular çok derindi. Babamın kitapları vardı ama dili ağır kitaplardı. Mesela ben ilkokulunda Cin Aliyi filan okuyamadım. Ama okumak içimde bir dertti. Zile İmam Hatip Lisesini kazandım ve yatılı olarak okumaya devam ettim. Zileye gittiğimde babamın verdiği harçlıklarla kitap almaya başladım. Herkes yatılı okulunda Cumartesi ve Pazar çarşıya gezmeye çıkarken ben yurtta kalıp kitap okurdum. Hiç unutmam babamdan habersiz ambardan iki çuval buğday alıp sattım ve kendime Ferit Develioğluun Osmanlıca sözlüğünü çok pahalıya satın aldım. Bu şekilde okuma serüvenim başladı diye bilirim.
Peki, ne tarz kitaplara ilgi duydunuz?
İlk önce okumadığım hikaye ve masallarla başladım. Bir dönem felsefeye sardım felsefe kitapları okudum. İslam ile ilgili zihnimde hep deli sorular vardı. O soruların cevabını kitaplarda arıyordum. Mesela önceden biz; düşünce üreten, akıl ile hareket eden, yeni buluşlar üzerinde kafa yoran hocalara düşmandık. İslam vardı hayatımda, ama heyecan yoktu. Ama akıl ve sentezleme yoktu. Düşündüm bunun böyle olmaması gerektiğine kanaat getirdim. Bu anlamda daha çok evrensel anlamda beni geliştirecek eserlere yöneldim. Her şeyin ontolojisine inmeyi derinlemesine araştırma yapmayı seçtim. Felsefeden sonra Sosyolojiye ilgi duydum. Sonra pozitivist düşünceden sıyrılıp önceki okuduklarıma septik yaklaşmaya başladım. İslam Kuran hep aklımın bir köşesindeydi. Kuran bana, aklıma nazil olmaya başlayınca denizden boğulmaktan kurtuldum. Bu süreçte İslam Tarihi anlatan kitaplara yöneldim. Derken tarih girdi araya. Birbirini tetikleyen domino etkisi yaratan fikirlere ait kitaplar girdi araya. Ama Kurandan aldığım hazzı ve heyecanı anlatamam.
Kuran ile bağınız nasıl gelişti?
Okuduğum kitaplar beni düşünmeye sevk etti. Bu şekilde Kuran ile daha ciddi bir ilişki kurmaya başladım. Kuran üzerinde çalışmaya yapan, hayatını Kurana adayan hocalarımızla tanıştım. Kuran ile ciddi ilişki içerisine girince İslami düşüncede cevaplarını aradığım soruların karşılığını daha çok bulmaya başladım. Fıkıh konuları beni boğdu. Fıkıh konularının bir bağlayıcılığının olmadığını, ama Kuranın bir bağlayıcılığı olduğunu kanıksadım. Kuran, insanı daha iyi inşa eder. Allahın adaleti, kader, kölelik gibi konular hakkında ciddi anlamda mesafe aldım. Tabi okumaya, araştırmaya, başlarken önce bildiğiniz bütün yanlışlara hayır demelisiniz. La İlahe İllallah demeyi lafızda değil realitede hayata geçirmeyi, önce La demeyi sonra şahitlik ettiğiniz imanın içini neyle doldurmanız gerektiğini bilmeniz gerekir. Çünkü bize yıllarda uydurulmuş din anlatılmıştır. İlahi din ile yani Allahın göndermiş olduğu gerçek dinile tanıştığınızda, hayatınıza doğru olanları almalısınız. Zuhruf suresi 44. ayetinde Allah; Kuran hem senin için, hem de halkın için doğru bilgidir. Yakında bu konuda sorguya çekileceksiniz diyor. Doğru bilginin kaynağı Kurandır.
Kitap okumanın size ne gibi katkıları oldu?
Kitaplar iç dünyamda halen değişimler yapmaya devam ediyor. Kitap okuduğunuzda hayata birçok boyuttan bakabiliyorsunuz. Kitap okumak daima düşünmeye ve değerlendirmeye sevk etti. Kitaplar benim doğru istikamette yol almama yardımcı olmuşlardır. Tabii ki bunu her kitap için söylemiyorum. Sizi doğru istikamete götürecek kitapları okumak ilk öncelik olması gerektiğini düşünüyorum. Ben demiyorum ki sadece bir ideolojiye bir fikre ait kitap okuyun. Bugün Marxı, Engelsi, Turan Dursunu, okumak gerektiğine inanıyorum.. Allah Zümer Suresi 18. Ayetinde; Onlar sözü dinlerler ve sözlerin en güzeline uyarlar diyor. Olimpos dağından, Hira Mağarasının bulunduğu Nur Dağına transfer olup, Platonun mağarasından çıkışıma sebep oldu. Bilginin güç olduğunu, okumakla hayatımı planlı bir hale sokmayı, empati kurmayı, hayatı farkı okumama katkı sağladığını söyleyebilirim.
Kitap okuyan birisi olarak sizce insanlar kitap okuma alışkanlığını nasıl kazanabilirler?
Her şey arz talep meselesiyle istekle, merakla bilgiye ihtiyaçla başlar. Akif Derya hani Ya açar nazm-ı celilin bakarız yaprağına sadece bakmak değil okumak lazım. Anlamak özümsemek, zaman ayırmak lazım. Zaman en büyük imkândır. Mesela memuriyet, üniversite ve evimde bulunan yatalak annem ve Alzheimer olan babamın bakımından sonra gene kendime zaman ayırıp okuyorum. Sait Çamlıcanın dediği gibi beyine yeni bir şeyler koymazsanız beyin kendi kendini öğütür. Bu konuda aile bireyleri çocuklara örnek olmak zorundadır. Baba, anne neyle iştigal ederse çocuklarda onu yapmaya çalışır. Çocuklar için öncelikle ebeveynlerden geçer bazı kazanımlar. Şu evimde en çok sevdiğim yer kütüphanemdir. Çocuklarıma miras bırakacağım en değerli hazinemdir.
Takip ettiğiniz yazarlar varsa bunları bizimle paylaşır mısınız?
Mehmet Azimli, İlber Ortaylı, Cabiri, Ahmet Taşağıl, Dücane Cündioğlu, Ümit Meriç, Slavoj Zizek, İlhami Gürel
Tavsiye etmek istediğiniz kitaplar varsa bunları bizimle paylaşır mısınız?
Başta yazarını da çok sevdiğim Kuran-ı Kerim. Cabirinin Arap İslam Siyası Aklı, Mustafa İslamoğlunun Yahudileşme Temayülü, Charles Taylorun Seküler Çağ, Ahmet Refikin kitapları, İzzet Dervezenin Kurana göre Hz. Peygamberin Hayatı, Mehmet Azimlinin Siyeri Farklı Okumak, İbn Haldunun Mükaddime, Narşahinin Tarihi Buhara, Ali Şeriatinin Dine Karşı Din, Cemil Meriçin Tüm Kitaplarını.
Birçok üniversite bitirdiniz? Önce mezun olduklarınızı ve neden sürekli yeniden üniversite okuduğunuzu merak ettim?
Allah Alak süresinde; Oku diyor. Allahın emri varken ben nasıl dururum. Bilgiye olan ihtiyaç beni bu yola sevk etti. Otodidaktik ten yüz yüze öğrenimi tercih ettim. Felsefe, ilahiyat, sosyoloji, tarih, coğrafya derken bir bakıyorsunuz kendinizi başka bir konuda eksik hissediyorsunuz. Mesela hedefim Edebiyat. Çünkü almış olduğunuz yol sizi ister istemez öğrenmeye sevk ediyor. Bu yüzden üniversite okuyorum. Peygamberimizin dediği gibi; iki günü müsavi olan ziyandadır. Zaten okumanın da yaşı yok. Tarih bölümünde en zevk aldığım ve öğrenmeye çalıştığım ders Osmanlıca dersleridir.
Son olarak konumuzla ilgili neler söyleriniz?
Enformasyon cağında okumamak araştırmamak bilmiyorum demek insanlara bir zül olması gerekir. Çok sevdiğim bir söz vardır. Okuyun okumadıkça başkaları sizin canınıza okuyor. İnsan tekâmül içinde olmalı. Kendi iç devrimini tamamlamak zorundadır. Okumak bir ayrıcalık bir mutluluktur. Şehbenderzade Filipeli Ahmet Efendinin Amak-ı Hayal kitabındaki Aynalı Babanın neye üfleyerek Nirvanaya ulaştırması bir yeniden diriliştir. Benim okumayı bıraktığım gün, öldüğüm gündür.
Ziya Gündüz