Sağda solda yalan yanlış aktarıldı.
Bu nedenle de tartışıldı, tartışılıyor.
Konuşmayı baştan sona dikkatle dinledim.
Gülpınarın söylediklerini iki bölümde toplamak mümkün:*
Konuşmasının birinci bölümünde şöyle diyor Gülpınar:
Allah, Kuranda emaneti ehline veriniz diyor. Allahın bu emrine uymakla mükellefsiniz. Uymazsanız hesap gününde bunun hesabını verirsiniz.*
Konuşmasının ikinci bölümünde ise şöyle diyor Gülpınar:
Dört dönem emaneti verdiniz ve bizi milletvekili yaptınız. Mahşerde emaneti bize verdiğinizden dolayı Allah inşallah sizden hesap sormayacak.*
Birinci bölümde söylediklerine baktığımızda...
Emaneti ehline veriniz ölçüsünün hatırlatıldığını görüyoruz.
Akrabaya değil, yakına değil, aynı aşiretin mensubuna değil, dayı oğluna değil, amca kızına değil, çok namaz kılana değil, sağcıya değil, solcuya değil, liberale değil, okul arkadaşına değil...
Ehline... Yani layık olana... Yani liyakat sahibine... Yani işi bilene...
Kısacası şahane bir ölçü ve işte bu ölçüyü hatırlatıyor Gülpınar!
İyi de yapıyor!
İkinci bölümde söylediklerine baktığımızda ise...
Karşımıza Mehmet Kasım Gülpınarın hakikaten bir emanet ehli olup olmadığı meselesi çıkıyor.
Mehmet Kasım Gülpınar bir emanet ehli midir?
Bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum.
Yarın mahşerde Kasım Gülpınar emanet ehlidir... Ona oy verenlerden hesap sormuyoruz... denecek mi, denmeyecek mi?
Bunu da bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var ki o da şu:
Mehmet Kasım Gülpınar, kendisiyle ilgili azıcık da olsa kuşku duysa iyi eder.
Bazen geceleri yatarken Allahım! Ben bu emanetin gerçekten ehli miyim acaba? Benden daha ehilleri de var mıdır acaba? falan diye içinden geçirmeli ve birazcık huzursuz olmalı.*
Ancak böyle yaparsa...
Allahın rızasını daha fazla kazanırmış gibi geliyor bana.
Yine de kendisi bilir tabii...